30 Ocak 2016 Cumartesi

Bazı insanlar ve Bazı kavuşamamalar


   Bazen uzaktan uzağa hoşlandığımız kişilere ulaşamayız. Git gide büyür bizdeki yerleri. Halbuki oturup konuşsak iki kelam etsek geçecektir. Biliyorum geçecektir. Ama hayat bizi birleştirmez. Belki öyle güzel kalsın diye belki acı çekmemizi istediğinden. Yavaş yavaş büyür içimizdekiler. Hele sevmeye meyilli isek zordur. Bir gün bir bakarız yoldaki herhangi birini ona benzetme seviyesine gelmişizdir. Ondan sonrası vahim. Bir yerden bir yere giderken bile aklında o varsa vahim. 


18 Ocak 2016 Pazartesi

Yağmurla dans etmek

   Tıpkı çocukların saçma sapan şeylere gülmesi gibi güldüm bugün yağmura.. O yağdıkça ben güldüm. Ben güldükçe o daha çok yağdı. Yıllardır hiç nedensiz gülmemiştim ben. Bir de nedensiz gülüşüme güldüm. Erimek istedim yağmurda oda beni eritmek istedi lakin baş başa değildik. Sevişemedik. Bakıştık sadece. Şarkı söyledim ona. Turuncu sokak lambaları aşkına. Bana bir sürü şeyi hatırlattı. Bir kaç adamı hatırlattı bana. Yalnızlığımı hatırlattı. Özgürlüğümü hatırlattı. Aşkı hatırlattı. En çokta gülmeyi hatırlattı. Sanki yağmur değil kelebek yağıyordu gökyüzünden. Sanki gülücük yağıyordu yüreğime. İçim kıpır kıpırdı ama kimse görmedi. Görselerdi çok gülerlerdi. Bu kadar aptal oluşuma gülerlerdi. Mest olmuştum. Sarhoş olmuştum. Hiç bir sarhoşluk bu denli keyifli olmamıştı daha önce. Hiç bir sarhoş eden bu denli şairene değildi. Beyni uyuşturan tüm uyuşturucular utanırdı o yağmuru görse. Öyle ayık bir esriklikti ki hiç bitsin istemedim. Gök gürledi hiç korkmadım. Hoş zaten en çok geceleri korkuyordum ya gök gürültüsünden olsun. Şimşek çaktı ben ona da güldüm flaşa poz verir gibi güldüm. Sonra geldim duşa girdim duşta da bir sürü güldüm. Delirdim mi diye düşündüm. 
Keşke her delirme böyle olsaydı. 
Eğer delirmişsem keşke deli kalabilseydim.. 





17 Ocak 2016 Pazar

Hissiz hava

Geceydi,
Camdan bakıyor fakat üşüme hissetmiyordum.
Geçen trenin sesinin kavga seslerini daha çok bastırmasını diliyordum yalnızca.
Adilsizlik hissediyordum.
Karanlıktı ve huzursuzdu hava
Acıma duygusu olmayan bir yüreğin yüze vurduğu yansımayı andırıyordu.
Donuk.. Hissiz..
Tenine değdiğinde rüzgar hissizce taciz ediliyordun sanki
Tüm pencereler sıkı sıkıya kapalı tüm perdeler örtük
Yalnızca caddelerden araba uğultuları geliyor
Korku filmlerindeki arka fonlar gibi
Her şey çok ciddi ve samimiyetsiz
Her şey sana yardım etmekten çok uzak...

..

İlk defa sarhoş değilken konuşmak istedi benimle. Sarhoş değilken aklına geldim geçmişime sövmedi ilk defa. Beni merak etti. Belki çok zamanlar etti ama bu seferki farklıydı. 6 yılı geçkindir onunla ayıkken konuşmadığım. En son normal iki insan gibi konuştuğumuzda ayrılık konuşması yapıyorduk belki de. Ondan sonrakiler esrik, ondan sonrakiler nefret içeriyor, ondan sonrakiler pişmanlık kokuyor. Ondan sonrakiler suçlayıcı. Beni susturup 'Sen şimdi bir şey söyleme beni dinle' deyip sayfalarca anlatıp bana bir şey söyletmeden gidişini izledim. Aklımda binlerce cevapla gidişini izledim. Konuştuğu, anlattığı her şeyi dinledim. Yine de ondan hiç nefret edemedim. Acısından yapıyordu biliyordum. Öyle acıyordu ki canı belkide benimki de acısın istiyordu. Bencildi. Sonra adını telefonda bir mesaj olarak gördüğüm bir gün, yine canımı acıtmaya geldiğini zannettiğim bir gün. Kalbime acı saplanıp, mideme kramplar girdiği bir gün öyle olmadı. İlk cümlesinden anlamıştım sarhoş olmadığını. Cevap yazdım bende engel olamadım kendime. Sarhoş değilken nasıl biri olduğunu unutmuştum. Özlemiştim. Dayanamadım. Yıllardır söylemek istediğim ne varsa söyleyebildim o gece. O kadar uzun konuşmadık halbuki. Ama beni anladı her kelimemi anladı. Ve cevap verdi. Benim söylediklerimi dinlemeyip kendini anlatmadı bana. İlk defa güzel şeyler okudu gözlerim onun adının altında. Benden nefret etmediğini söyledi. Onu bir zamanlar ne kadar sevdiğimi inkar etmedi. Ondan duymaya ihtiyacım olan şeyleri söyledi. İçim gülümsüyordu. İçim kanamıyordu. Yaralarımı kanatmaması bir yana aklımdaki bazı boşlukları kapattı. Çok utandım, vicdan azabı çektim. Onda ne etkiler bıraktım bilmiyorum. Eğer en ufak bir ümit zerresi hissettiyse ben kendimi affedemem. Bu güne kadar hep kaçtım ondan. Beni unutsun istedim gerekirse nefret etsin ama unutsun istedim. Şimdi ya her şeyi berbat ettiysem? 

Anlaşamıyoruz.

Bakma bana öyle;
İkimizde gittik aslında
Sen, hayallerimin peşinden gittiğim için kızgınsın bana
Bense beş para etmez insanların peşinden gittiğin için kızgınım sana
Birbirimize kızgınız çünkü masum olmadığımızı biliyoruz artık
Öfkeliyiz ikimizde, kırgınız..
Belki özlüyoruz hala birbirimizi..
Ortak noktalarımızın çok gibi göründüğüne bakma biz anlaşamıyoruz aslında
Belki özlüyoruz evet fakat kesinlikle anlaşamıyoruz..

10 Ocak 2016 Pazar

Çocuk Olamamak

Benim büyüklükten sıkılıp kaçabileceğim bir çocukluğum yok. Afedersiniz var diyecektim kaçtığım bir çocukluğum var. Bu yüzdendir simama sinmiş yorgunluk. Belki tahammülsüzlüğüm bu yüzdendir. Çift ömür yaşamış gibi hissetmem bu yüzdendir. 
Kim bilir ne güzeldir çocukken çocuk olmak. 
Korkmamak. Ölüm bilmemek. Güvenmek. Güvende hissetmek. 
Düştüğünde kaldıracak birinin olduğunu bilmek. Düşmekten korkmamak. Hata yapmak. Konuşmak sınırsızca. Anlamamak büyükleri çocukça konuşmak. Çok sevilmek ne güzeldir çocukken. Gözlerinin içiyle gülmek. Deli gibi ısrar etmek. Naza çekmek kendini. Kuşları kovalamak. Hayvanları sevmek köpeklere sarılmak. Öpülmek ne güzeldir kim bilir uyumadan önce. Uyutulmak.. Eğlenmek küçücük şeylerle. Küçücük şeylere sevinmek. Elinden tutulup okula götürülmek ne güzeldir kim bilir anneyle. 
Işıklı evlerde kalmak gerek çocukken. Çizgifilm izlemek gerek. Dışlanmamak gerek hayattan. Gülen yüzler görmek gerek. Ben gülmeyi öğrendimse sonradan öğrendim ondandır çabuk unuturum. Gökyüzüne aidim aslında ama hiç uçmadım bilmiyorum. Nasıl uçulur öğretmediler. Ben yaşama aidim  aslında ama hiç yaşamadım bilmiyorum. Nasıl yaşanır öğretmediler..




6 Ocak 2016 Çarşamba

Aynı beden İki ruh

Ben güçsüz değilim. Kendimle gurur duyacak kadar güçlüyüm belkide. Ama duymuyorum.
Ben sevdiklerim için savaşa hazır kadın.
Ben gerekirse bir kişi için tüm dünyaya karşı koyabilecek kadın.
Ben en korktuğum havyanın yardıma muhtaç olduğunu gördüğümde korkumu bir kenara koyup ona yardım eden kadın.
Ben sevdiğim bir adamdan onun için ayrılan kadın.
Ben yorgun, bitkin yerde sürünürken başka bir sürünen görüp onu kaldırmak için ayağa kalkan kadın. Ben hayatıma giren adamlar zarar görüyor diye yalnızlığı göze alıp kimseyi hayatına sokmayan kadın.
Bir başkasının derdine hiç bitmeyen merhem olan kadın. Gerekirse kanayan yaraları elleriyle kapatan. Ama kapatan kadın. Fakat aynı zamanda;
Ben hiç kimsenin görmediği yerlerde kendini öldüren kadın.
Ben hiç kimsenin duymadığı yerlerde feryat figan bağıran kadın.
Ben hiç kimsenin bilmediği yerlerde ağlayan kadın.
Ben hiç kimsenin geçmediği yollarda sürünmekten kıyafetleri parçalanmış kadın.
Ben hiç kimsenin anlamadığı alfabelerde kalbi kırılan kadın.
Ben hiç kimsenin gitmediği uçurumlardan atlayan kadın.
İkisi de benim. O kadar dik durmaya çalışıyorum ki şu hayatta belim acıyor. O kadar örtüyorum ki üstümü beni öyle görmesinler diye sıcaktan eriyorum. Pencerelerimi kapatıyorum, boğuluyorum. Güneşsiz yaşayamam ki ben. Gülüyorum. Dayanabildiğim yere kadar dayanıyorum. Dayanabildiğim yere kadar karşıya bakıyorum. Çatlayacak hale geldikten sonra her şey en istemediğim şekilde olmaya başlıyor. Dudaklarıma söz geçiremiyorum, gülemiyorum. Dilime söz geçirip iyiyim diyemiyorum ciğerim bağırıyor kötüsün ulan diye. Ödüm kopuyor biri nasılsın sorusunu soracak diye. En kötüsü gözlerime söz geçiremiyorum. Neyin var demeseler bir şey olmayacak. Anlat demeseler bir şey olmayacak. Elimi tutmasalar bir şey olmayacak. Akmayacak yaşlar. Sonra söz geçiremiyorum işte.Yaş damlamaya başladığında duramıyorum. Kendimden nefret ediyorum. O yaşlar akmasa çatlayacağım biliyorum ama akmamalılar.En azından başkalarının yanında. Zayıf ellerimle taşıdığım tuğlalarla ördüğüm duvarlarımın yıkılışını görmek beni mahvediyor. Zayıf kollarımla taşıdığım çuval çuval gülücükle inşa ettiğim duruşumun yerle bir oluşunu görmek beni mahvediyor. Yine de gözyaşlarımın yarısını içime akıtmayı başarabiliyorum hala. Tamamını görseniz korkarsınız. Ben mutsuzluk vermek istemiyorum kimseye. İyiyim ben. Düştüğüm gibi kalkarım. Bana dokunmayın dokunanı yakıyorum. Güçlüyüm. Ama bir kişinin daha benim yüzümden yanışını görecek kadar güçlü değilim.

''Çelişki, göldeki çatlağa saplanıp donmaya başlamandır. Çelişki, yardım istemek için açtığın ağzına dolan sudur.''  Hakan Günday