28 Ekim 2015 Çarşamba

Dünyanın en zor şeyi: Sevmek

        Birine tahammül etmek değil birini sevmek istiyorum. Öyle güzel öyle hoş seveyim ki ona tahammül etmek zorunda kalmayayım. Ben sevdiğim zaman güzel severdim çünkü. Sevmeyi biliyorum sadece unuttum belki biraz.. Son nefesime kadar yanımda olmasını isteyeceğim bir adam çıkacak mı karşıma? Kötü huyları olsun onları da seveyim. Mesela dağınık olsun ben toplarım. Deli yatsın ben kıvrılırım yanına. Televizyonu açık unutsun ben kapatırım. Yemek yapmayı bilmesin öğretirim. Üstü açık uyusun ben örterim. Ama yalanla dolanla işi olmasın. Beni öyle bir anlasın ki ben kendimi anlatmak için sayfalarca konuşmayayım. Çünkü ben kendimi anlatamam çünkü ben derdimi anlatamam. Beni öyle güzel tanısın ki hayatım boyunca başka kimse tarafından tanınmak istemeyeyim. Ben sevdiğim insan için her şeyi yapmaya hazırım . Ve beni seven insan için. Fakat sevemiyorum. Yapamıyorum.            Dünyanın en zor şeyi sanki sevmek..
Nerde o büyük kanatlı adam?

21 Ekim 2015 Çarşamba

Akılda kalmak mı? Hangi akıl olduğuna bağlı.

       Aklında olacak mıyım? diye sordu bana. Benim aklım sağlam değil. Gelip gidiyor. Ben aklıma mukayyet olamıyorum. Bence sen benim aklımda olma diyemedim. Git bak daha güzel aklı olan insanlar var hayatta. Çok güzel insanlar var onların aklına gir diyemedim. Benim aklım çok karışık sen benim aklımda tutunamazsın diyemedim.. 
       Benim aklım bencildir bazen tek bir anıya tutunup kalır sımsıkı, bazen seneleri unutur. Bazen bi bakışı hatırlar, ta kalbime vurur. Bazen siler kötü hatıraları. Bazen mutlu olduğu anları bile unutur. Benim aklım dengesizdir. Neyi unutup neyi aklından çıkarmayacağına kendi karar verir. Ben ona itaat ederim sadece. 
       Bazen unutmak senelerimi alır. Bazen bir kaç günümü. Bazen dakikalar sonra aklımdan çıkıverir. Hatırlamamsa bir şarkıya bakar, bir mısraya, birde kalbimdeki yerine bakar. 
       Ben aklıma mukayyet olamıyorum. Bence sen benim aklımda olma. 

16 Ekim 2015 Cuma

Yolculuk Fobisi

           Ben yolları sevmem daha doğrusu gece yolculuklarını sevmem. Çünkü ne zaman yolculuğa çıksam ya otobüs tutar ya ayrılık. İnsanların hikayelerini duymayı sevmem. İlk defa gördüğüm, bir daha görmeyeceğim insanların hayatlarına dokunmayı sevmem. Çoğu ayrılık taşır kimisi kavuşma. Bana kavuşma denk gelirse ne ala. Ayrılık denk gelirse bir de ona sıkılır içim. Sonra dinlenme tesislerinde çalışanlara şaşar kalırım sabahlara kadar. Hiç derdim yok gibi onlara üzülürüm. Ailelerini, hayatlarını düşünüp hüzünlenirim.. Bir de host çocuklar var sabaha kadar ayaktalar. Bazen kıyamam. Ben geceleri uyumayı severim. Yollarda olmayı değil. Geceleri herkes uyuyor sanayım ben kimse çalışmıyor, kimse yollarda değil sanayım. 

8 Ekim 2015 Perşembe

Run..

Bir daha aşık olmayacağım dediğimde herkes nerden biliyorsun diyor. Biliyorum çünkü aşık olacağımı hissettiğimde koşarak kaçıyorum. Biliyorum çünkü en son aşık olduğumda kaçamadım. O zaman ne demek olduğunu bilmiyordum aşkın. Birlikte öğrendik biz aşkı. Sonra ayrı ayrı acı çektik. Öyle acı çektik öyle acı çektik ki bir daha aşık olmak 300 kilometre hızla giden bir arabanın önüne atlamak olur. Daha önce yaptım, iyileşmesi yıllar aldı. İyileştim. Aşk nasıl gelir biliyorum. Birden gelir aşk, birden kalbine bir titreme gelir sonra bütün vücudun titremeye başlar ama soğuktan değildir. En son kalbim titrediğinde 17 yaşındaydım. Sonra çok zor toparladım 5 yıl sonra tekrar titredi kalbim. Vücudumda açık kapılar kalmışçasına titredim. İnsan bilemiyor nereyi kapatacağını, neresi açık kalmış bilemiyor. İnsan koşuyor içinde bulamıyor. Kendini ısıtmak istiyor yapamıyor. Kendi kendini ısıtamıyor. İşte sonraa koşarak kaçıyorsun oradan. 
Ben koştuğum zaman muhakkak bir şeyden kaçıyorumdur. 
Ben koştuğum zaman mümkün değil bir şeye koşayım.

7 Ekim 2015 Çarşamba

Hayatın öğrettiklerinden..

       Benim hayatıma iki erkek girdi. Biri bana çok sevmeyi öğretti. Aşık olmayı, çok sevilmeyi.. Ben sevmeyi bilirdim çokta güzel severdim. Ben sevdim mi canımı vermezdim, canımı versem yalnız kalırdı çünkü.. Kıyamazdım. Sonra aynı adamdan sevginin tek başına yetmediğini öğrendim. Birde gitmeden güvenmemeyi öğretti bana ayaküstü. Öyle hızlı öğretti ki idrak ettiğimde çok acı çektim. Tıpkı morfinin etkisi geçmiş, ağrılar içindeki hastalar gibi. Aşk öyle güçlü morfindi ki etkisi geçtiğinde anladım küçük bedenime sığmayan ağrılarım vardı. Tüm vücudum ağrıyordu biliyor musun? Kirpiklerimden ayaklarıma kadar. Tabii en çokta kalbim ağrıyordu. Yemin ederim kalbimi sökmek istedim. Artık zamandan başka uyuşturabilecek bir ağrı kesici yoktu. Ne yazık ki zaman o günlerde daha yavaş ilerliyordu. Dakikalar yavaş yavaş geçiyordu ki daha çok acı çekeyim. Hep acı çekiyordum çünkü aklımdan hiç çıkmıyordu. Uyumakta çözüm olmuyordu, daldığım an kabuslarımda yaşıyordum aynı şeyleri belki daha kötülerini.. Ölüyordum saniye saniye. Sonra zaman etkisini gösterdi yıllar sürdü. Elbette azalarak bitti.  


       Her neyse hayatıma giren ikinci adam bana bir şey öğretmedi, bir şey gösterdi. Bir daha hiç kimseyi sevemeyeceğimi. Hiç kimseyi olduğu gibi kabul edemeyeceğimi. Onu da sevemedim evet değer verdim belki ama sevemedim. Çünkü sevginin ne demek olduğunu çok iyi biliyordum. Dahası ikinci adam bana gerçekleri göstermişti. Benden bir halt olmazdı artık. Kendi mutsuzluğumda boğulmak için ondan ayrıldım. Birini daha sevme hakkım olsa onu sevebilmeyi isterdim. Ama sevebilme yetimi yitirmiş gibiyim. Velhasıl erkekleri hayatımdan çıkarmam böyle oldu. Artık aşk şarkılarında duygulanmıyorum, aşk filmlerine inanmıyorum, aşk şiirlerinden zevk almıyorum.. Kalbime işlemiyor sanki. Hislerimi yitirdim. Duygularım felç geçirdi adeta. Ve kimse beni tedavisinin olduğuna inandıramaz benden başka. Benim de inanacak gücüm yok. Kısacası boşverdim.. Kısacası her zaman olduğu gibi yine zamana bıraktım..

                                                           

6 Ekim 2015 Salı

İçindekiler..

     Saat biri geçiyordu. Yarın sabah erkenden imtihanı vardı genç kızın. Ellerinde kitabı açıp okumuyordu, gözleri şiirlere gidiyordu.. Gözleri uzaklara gidiyordu.. En sonunda bıraktı kitabı elinden bir sigara aldı eline her zamanki gibi içine duman çekti, ne zaman kendini güçsüz hissetse bunu yapardı. Ne zaman güçsüz hissetse vazgeçerdi genç kız.. Geceler hala soğuktu üşüyordu içeride içilmiyordu ya şu meret, üşüyordu. Hiç kendini dertli olarak tasvir etmezdi. O mutsuz derdi daha çok, yapışmış bir mutsuzluk vardı ruhuna, ciğerlerine yapışan katran gibi belki. Zaten ruhunun mutsuzlukla tanışması ciğerlerinin katranla tanışmasıyla hemen hemen aynı zamana denk düşmüştü. Yıllar var ki ikiside git gide yayılmıştı. Manik depresif bir hal almıştı benliği bazen mutlu olmaya çalışıyordu. Oluyordu da. Sonra ayağı küçük bir taşa takılıyordu. Yıkılıyordu genç kız. Psikolojisi anoreksiyaya yakalanmıştı. Zayıftı. Bazen ölüyordu bazen yaşıyordu kendi deyimiyle. İçinde farklı iki kişi vardı. İçindekiler bilmiyorlardı ona nasıl zarar verdiklerini. Onlar her anlaşamadığında onlar her çatıştığında daha çok batıyordu. Aşkı pelesenk etmişti diline, böylece onu uhrevileştirmiyor, normalleştiriyordu. Nitekim beyni biliyordu diline doladığı aşkla yaşadığı aşkın bambaşka olduğunu. Üzerinden o kadar çok yıl geçmişti, kendini yaşadığı şeyin aşk değilde gençlik hallerinden bir hal olduğuna hala ikna edemiyordu. Çünkü biliyordu, şair söylemişti ona 'aşktın sen gidişinden bildim seni.' Aşktı yaşadıkları başka bir şey olamazdı. Bir insan başka türlü bu kadar aptal olamazdı. Bir insan başka türlü bu kadar şair olamazdı..