31 Aralık 2015 Perşembe

Roman olmanın bedeli.

Senin yaşadığın masal olsun. Çünkü masallar mutlu biter. Çünkü sen masalları seversin. Romanları sevmezsin roman okumayı sevmezsin.. Anlıyorum ki biz romandık. Sen başta masal zannettin bende öyle sanmıştım yalan söylemeyeceğim. Başta her şey o kadar güzeldi ki ben okuyucu olsam sonunu tahmin ederdim. Gerçek hayatta böyle şeyler olmaz derdim. 
Masal gibi başlayacak her şey. Biri ağlayacak diğeri onun ağladığını hissedecek. Birinin canı yanacak diğerinin de aynı yeri acıyacak. Biri kabus görürse korkmasın diye diğeri telefonunu sesliye alıp uyuyacak. Biri uyusun diye diğeri hiç kıpırdamayacak, gerekirse nefes almayacak. Biri deli gibi özleyecek söylemeyecek diğeri bunu anlamış gibi çıkıp gelecek.. Biri, birbirleri için yaratıldıklarını düşünecek diğeri, birinin öteki için yaratıldığını. Biri üşüdüğünü söylemeyecek diğerinin elinden bir şey gelmez diye. Biri mesaj sayfasını açıp bir şey yazmayacak diğeri bunu anlamış gibi kendini hatırlatacak. Biri diğerine olan sevgisini anlatamayacak kadar çok sevecek. Ama diğeri bunu anlayacak. Biri diğerine ya bir şey olursa diye uykuları kaçacak.. Biri diğerine ya bir şey olursa diye ağlayacak. Biri canını istese diğeri verecek. Diğeri canını istese biri vermeyecek. Verirse yalnız kalacağından korkacak yalnız yapamaz o diyecek. Ben yaparım o yapamaz. Dayanamaz. Biri uyusun diye diğeri saatlerce masal anlatacak. Birinin kokusu olmadan diğeri nefes alamayacak. Diğeri sözler verecek birine. Biri gece yarısı kabus görecek diğerini uyandıracak. Ondan yanındayım sözünü duymadan tekrar uykuya dalamayacak. Biri diğerine özel. 
Biri diğerine ait.
Biri diğeri.
İkisi bir.
Nitekim romanın devamı masal olmadığını kanıtladı. Hatta roman olmak için bile fazla acımasızdı.. İkisi ayrılacak.
İkisi birdi.
Biri diğeri idi.
Biri diğerine aitti.
Biri diğerine özeldi. Biri diğerine yalan söyleyecek. Biri diğerini nefessiz bırakacak, nefes almaya gidecek. Biri diğerine ihanet edecek, inkar edecek. Diğeri gözleriyle görecek, kör olmak isteyecek. Olamayacak. Birinin canı çok yanacak. Dayanamayacak. Ölmek isteyecek. Ölemeyecek. Biri kabuslar görecek. Kabuslardan uyanacak gerçekler işkence edecek. Bitmeyecek. Hastalanacak. Diğeri bunları görmeyecek. Belki görmezden gelecek. Biri sigaraya başlayacak. Diğeri bunu da bilmeyecek. Diğeri çok pişman olacak. Çok geç olacak. Biri bir daha hiç kimseye güvenemeyecek. Biri bir daha canının o kadar yanmasını göze alamayacak, affetmeyecek. Diğeri bunu anlamayacak. Biri affedemediği için diğeri ondan nefret edecek. Biri bir daha sevemeyecek.. Diğeri senelerce vicdan azabı çekecek. Diğerinin canı da çok yanacak. Diğeri de hastalanacak. Biri sayfalarca onu yazacak. Diğeri şiirlerde onu dinleyecek. 
İkisi de acı çekecek.
İkisi de unutamayacak.
İkisi de ölmeyecek.
İkisi de yaşayacak.
İkisinin de kalbinde aynı yerlerde iz olacak.
İkisi de bunu herkesten saklayacak.
Birbirlerinden saklayacak. 
Roman bundan ibaret. Okumak zorunda olduğumuz roman. Sana okuttuğum ikinci roman. Mutlu bitmesi gerekmezdi romanların. Bitmedi. Önemli olan bitmiş olması. Önemli olan ben bu romanın etkisinde o kadar çok kaldım ki normal hayata dönemiyorum. Başka bir roman alamıyorum elime. Ama senin yaşadığın masal olsun. Çünkü masallar mutlu biter. Çünkü sen masalları seversin.




24 Aralık 2015 Perşembe

M K

Senin adının kısaltması bundan sonra M K. Sen benim mide krampımsın. Sen benim +25 derece oda sıcaklığında, yatağın içinde ellerimin buz kesmesisin. Sen benim tir tir titreyen kadit vücudumsun. Ne yaparsam yapayım deli gibi titriyorum. Bacaklarım titriyor. Engel olamıyorum. İnsanın yüreği titrer mi M K. Yemin ederim benim ki titriyor. Sen yazıyorsun ya kalbime bir şey saplanıyor. İnce ince saplanıyor. Klasik koşullanma benim ki. Çünkü M K ne zaman yazsa Serçe'nin canını yakar. Ben anladım ki sen besleniyorsun. Benim canımın acısından besleniyorsun. Varsın sen aç kalmayasın..
Bu defa öyle olmadı M K. Bu defa canımı yakmadın biliyor musun? Yıllar sonra ilk defa savaşmadın benimle. Yaralamadın beni. Giderken ellerimle temizleyip, narkozsuz dikiş atmak zorunda kalacağım yaralar bırakmadın ruhumda. Bulduğun gibi bıraktın ilk defa. Sen yine de bir daha gelme. 
Gelişin göze alamayacağım kadar karanlık. 
Gelişin göze alamayacağım kadar soğuk. 
Gelişin göze alamayacağım kadar nevrotik.

10 Aralık 2015 Perşembe

Sevdiğiniz insanları izleyin..

Ben bir adamın kaşına gözüne aşık olacak yaşı çoktan geçtim. Eğer öyle biri varsa ki olduğundan şüpheliyim fikirlerine aşık olabilirim birinin. Bir insanı nedensiz seven yaşlarım geçti..

Sen hiç bir insanı nedensiz sevdin mi?
Nedensiz de sevilir derken şarkı,
Neden sevdiğini bilemeyip dehşete düştün mü?

Artık nedensiz sevemeyecek kadar büyüdüm. Sen hiç sevdiğin kadını başkasıyla konuşurken izledin mi? Dinledin mi demiyorum izledin mi. Mimiklerini, el hareketlerini, bakışlarını.. Veya onu yemek yaparken seyrettin mi? Televizyon izlerken programa değil onun tepkilerine baktın mı? Gülüşünü beynine kazıdın mı? Sırf onu izlemek için kitabın bir sayfasını ona okuttun mu? O bile bilmezken saçını istemsizce nasıl düzelttiğini biliyor musun? Onun sana söylemediği ne kadar şeyi biliyorsun? Herkes sevgilisinin hangi rengi sevdiğini bilir, hangi yemeği sevmediğini, hangi içecek olmazsa yaşayamadığını bilir. Herkes herkesin çaya kaç şeker attığını bilir. Sen onun çay bardağını nasıl tuttuğunu biliyor musun? Sen hiç üstünü örteceğinden emin olduğun için üstün açık uyudun mu? Oda seni yanıltmayıp üstünü örttüğünde gülümseyerek tanrıya göz kırptın mı? Çayını karıştırırken hiç ses çıkarmıyor dikkat ettin mi?  Kırıldığını anlayabiliyor musun o söylemeden? Mesela sen hiç onu üzdüğünde ondan çok üzüldün mü? Ona ne hediye alıyorsun? Sevdiği tarzda kitap alabilecek kadar iyi tanıyor musun? En sevdiği filmin dvdsini alabilir misin? Yoksa bir mağazaya gidip bedenine uygun bir kıyafet alıp çıkıyor musun? Kokusunu biliyor musun? Parfüm kokusunu değil, kendi kokusunu.. Boynundan kokladın mı hiç? Ona ait ne var sende? Yazısını tanıyabilir misin? Kitaplarını hangi sıraya göre dizdiğinden haberin var mı? Başkalarının bilmediği neyi biliyorsun onun hakkında? Uyurken izledin mi? Uyumaya başladığında sıcaklığının nasıl arttığını gördün mü? İzle, sevdiğin insanı izle daha çok seveceksin..
Ona sorarak öğrendiğin şeylerle onu tanımış olmazsın. Bir insanı tanımak gördüğün şeylerde gizlidir.. Senin sormadığın, onun hiç söylemediği ama bildiğin şeylerde gizlidir..
Bir insanı bu kadar tanımak felakettir..
Birini kendinden bile fazla tanıyorsan, onu kaybetmek kendini kaybetmekle eşdeğerdir. Daha vahim değilse şayet.
Korkuyorum.
Birine, farkında olmadan yaptığı şeylerle aşık olmaktan korkuyorum.

7 Aralık 2015 Pazartesi

Nasılsın?

Kimse kimsenin nasıl olduğuyla ilgilenmiyor. Ne yaptığıyla ilgileniyor. 
+Ne yapıyorsun? 
-İyiyim. 
+Nasılsın diye sormadım ne yapıyorsun diye sordum.
Sonra içimden diyorum ki çok kötüyüm ama önemli değil ödev yapıyorum. Ölüyorum ama önemli değil yemek yiyorum . İyiyim ama oda önemli değil film izliyorum. 
Ne yaptığımız ne zaman nasıl olduğumuzdan daha önemli hale geldi. Halbuki nasıl olduğumu sorsalar ben hiç kötüyüm demem zaten. Kimseye kötü olduğumu söylemem. İyiyim derim sen nasılsın?  Sonra ne anlatsalar dinlerim. Sahi sen nasılsın?

4 Aralık 2015 Cuma

Senin gibi birini buldum. Ama sevinme! Şimdiki sen gibi değil.

         Yine bir gece içmiş. Bana senin gibi birini buldum dedi. Başta anlamadım, anlam veremedim, vermek istemedim belki. Sonra açıkladı. Dedi senin gibi birini buldum. SENİN GİBİ. BİRİNİ BULDUM. ONU SEVİYORUM. Anlam veremediğim şey belki de bunu bana neden söylediğiydi. Gerçi neden söylemesindi ki neticede eline yeni bir koz geçmişti canımı acıtmak için. Sonra her sarhoş erkek gibi lafını sakınmadan devam etti. Alkolün verdiği yetkiye dayanarak. ''Ama şimdiki sen gibi değil, eski sen gibi. Sevgili olduğumuz zamanlarda ki o iyi kalpli o masum kadın gibi. Kirpiğine aşık olduğum, sadece benim için yaratılmış bir melek olduğun zamanlarda ki gibi.. Çünkü şimdi sen gördüğüm en alçak kadınsın. Çünkü sen beni mahveden, hayatımı alt üst eden, beni bitiren, kendimden, senden, yaşamaktan nefret ettiren kadınsın. Yıllarımı senin yüzünden acı içinde geçirdim. Yıllarca kendime acıdım. Çünkü acınacak haldeydim.''
           Benimle konuşurken öyle kipler kullanıyordu ki sanki her şeyi bilerek yapmışım gibi. Her şeyimi onun hayatını mahvetmeye adamışım gibi. O bu kipleri kullanırken ben hüngür hüngür ağlıyordum. Oysa ben ona o kadar hiç bir şey yapmamıştım ki uğradığım haksızlık karşısında sadece ağlayabiliyordum. Oysa ben ona o kadar hiç bir şey yapmamıştım ki hakkım olduğu halde tek bir kötü cümle kurmamış, tek bir tokat atmamış, tek bir hakaret etmemiştim ihanetine karşılık olarak. Sadece susmuştum. Susmuş ve gitmiştim. Güçsüz olduğumdan susmuştum. Ona kızacak, bağıracak cesaretim yoktu. Yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Her şeyi acı veriyordu. Kendisi, sözleri, adı bile acı veriyordu. Ne zaman duysam gözlerim doluyor gözyaşlarımı yutamıyordum. Arkama bile bakmaya cesaret edemeden gitmiştim. Koşar adım gidişimi onu sevmememe bağladı. Halbuki ben arkama baktığımda onu başkasıyla göreceğimi bildiğim için bakmamıştım. Onlardan uzaklaşmak için koşmuştum. Onu ne kadar sevdiğimi ondan başka bilen yoktu, oda artık inkar ediyordu. Piç gibi kalmıştım. Ne bir inanan, ne bir güvenen, ne bir seven vardı artık. Sanki aylarca yaşadığım her şey yalanmış gibi dünyanın en azılı dolandırıcısı damgasını yemiştim ondan. Bana, benden başka inanan yoktu. Beni benden başka anlayan yoktu. Ölüyordum. Gözlerinin önünde ölüyordum. Ölüyor, tek kelime etmiyordum.  
         Ben o acı çekmedi demiyorum. Evet çekti biliyorum. Belki benden daha çok. Çok pişman oldu biliyorum. Belki aynı zamanlarda ölmek istemişizdir. Belki aynı zamanlarda sigara krizlerine girmişizdir. Sonra ben atlatmışımdır o devam etmiştir yanmaya. Hasta olmuştur belki dertten. Bazen iyileşmiş, bazen yine alkole sığınmıştır. İnkar etmiyorum. Ama ben bilerek yapmadım. Ben acı çektirmedim. Kangren olmuş bir ilişkiyi bitirme görevi bana kalmıştı. Onu affedememe yükü bana kalmıştı. Güçlü durma rolü bana kalmıştı. O öyle güzel güçsüzdü ki için için yanmak bana kalmıştı. Saçı kopsa ağlardım. Eli kapıya sıkışsa benim canım acırdı. Ben bilerek yapmadım. Kendisine yaptı her şeyi. Beni unutması için kayboldum. O buldu beni. Telefonlarına çıkmadım. Mesajlarına cevap vermedim. Yanıp tutuşurken sesini bir kez olsun duymak için. Bir kez olsun sarılmak için ölürken, onun geçtiği yollardan geçmemek için yollarımı değiştirdim. Kabuslarımda görüp nasıl olduğunu merak ederken tek bir mesaj atmadım. İyidir heralde dedim susturdum kendimi. Varla yok arasındaydım şu hayatta daha ne yapayım. Kendi dünyamda yaşamaya çalışıyordum.
            Fakat onun her sözü neşter gibi kesiyordu. Beni dünyanın en adi insanı ilan etmişti. Bana onca yaptıklarından sonra 'Sen adam değilmişsin be' bile dememişken 'Mutlu oldun mu bari onunla' bile dememişken, 'Değdi mi bana yaşattıklarına' diyememişken, yaptıklarını yüzüne vurmamışken, o beni dünyanın en adi insanı ilan etti. Ve buna delirmişcesine inandı. Ben yüzüne vurmadım. O unuttu yaptıklarını. Ona karşı dimdik durunca, kalbimi aldırdım sandı. Ona göre ben kalbimi elime alıp rafa kaldırmıştım. Ona göre ben.. Ona göre ben neler neler yapmıştım..
        Öyle güzel bir cerrahtı ki her seferinde aynı yerleri bulup oralardan kesiyordu. Neşteri öyle güzel kullanıyordu ki, nerede iyileşmesi zaman alan yer var orayı kanatıyordu. Kesiyor, kanatıyor, gidiyor, sonra iyileşmeye yüz tutmuş yerlerimden tekrar kesiyordu.. 
          Velhasıl beyimiz birini bulmuş. Ona bir daha başka kızı kandırma, onun da arkasından iş çevirme, onu da gözünün içine baka baka aldatma demek istedim. Bana ettiğin gibi ona da ihanet etme, bir başkasının daha günahına girme demek istedim. Ama karşındakinin kalbini kırma diyebildim sadece.. Bir de, bir daha bana mesaj atma diyebildim. Bende sözcükleri seçerken bir cerrah edasıyla seçiyordum. Ama o bunu hiç bilmedi.